“Türkiye’nin kahraman kadınları”

Türkiye’nin Kahraman Kadınları programı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın katılımlarıyla gerçekleştirildi.

GÜNDEM 19.03.2020, 00:00
“Türkiye’nin kahraman kadınları”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, programda bir konuşma gerçekleştirdi. Türkiye'nin ve dünyanın tüm kadınlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü tebrik etti.

Şehitlerin annelerine, eşlerine ve çocuklarına sevgi ve saygılarını sunan Erdoğan, şehit annelerinin röportajlarının yer aldığı kısa filme değinerek, "Az önce ekranda, perdede onların o duygu dolu tespitlerini, ifadelerini dinledik, izledik. Ne mübarek anneler ve ne güzel ifadeler..." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Bizim inancımızda şehadet nasıl en yüksek mertebeyse, şehit annesi, eşi ve çocuğu olmak da aynı şekilde özel bir statüdür. Rabbimiz, şehitlerimizi cennetle müjdeliyor. Bize düşen görev de şehitlerimizin geride bıraktıkları emanetlerine devlet ve millet olarak en iyi şekilde sahip çıkmaktır. Hamdolsun ülkemizde bu konuda oldukça güçlü bir sistem kurduk. Şehitlerimizin özellikle yakınlarının istihdamdan eğitim öğretime kadar tüm meselelerini çözmeye çalışıyoruz. Bu ülkenin, milletimizin her bir ferdinin özellikle de şehitlerimizin ailelerinin, annelerinin, babalarının, eşlerinin ve çocuklarının dualarıyla ayakta durduğuna tüm kalbimle inanıyorum.

Toprak normalde baktığınız zaman tarladır, arazidir ama şehit kanlarıyla yoğrulduğu zaman onun adı vatandır. İşte üzerinde bulunduğumuz bu vatanı vatan yapan, o şehitlerimizin kanlarıdır. Arif Nihat Asya'nın mısralarında ifade ettiği gibi şehitler tepesini bekleyen kahramanlarımız var oldukça bu ülkede bayrağımızı indirmeye, ezanlarımızı susturmaya, istiklalimizi elimizden almaya, istikbalimizi karartmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Biz göremesek de şehitlerimizin diri olduğunu ve onlarla tekrar bir araya geleceğimizi, ruz-i mahşere kadar bizimle yol yürüyeceklerini biliyoruz."

“VİCDANI NASIR TUTMUŞ BİR DÜNYANIN 8 MART'I KUTLAMASI RİYAKÂRLIKTIR”

Kadına bakışlarının çok açık ve net olduğunu ifade eden Erdoğan, "İlk insandan beri insanlığın yarısı erkek, yarısı kadındır. Bunlardan hangisini çıkartırsanız çıkartın, geriye insanlıktan eser kalmaz. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de verilen mesajlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar denilerek insanlığın tamamına teşmil edilmektedir. Annelerimize, kız kardeşlerimize, eşlerimize, kız evlatlarımıza, tüm kadınlarımıza göstereceğimiz saygı, muhabbet aslında tüm insanlık adınadır. Dolayısıyla erkek olarak kendimiz için ne düşünüyor, ne istiyor, ne bekliyorsak kadınlar için de aynı duygular içinde olmamız gerekiyor. " diye konuştu.

Nerede kadınlara, yeni doğan kız çocuklarına yönelik bir ayrımcılık, bir husumet, bir aşağılama varsa orada helak vaktinin yakın olduğunu dile getiren Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Kadını insan değil, meta olarak gören, sırf cinsiyetinden dolayı zulmeden hiç bir toplumun geleceği aydınlık olamaz. Artık biz o cahiliye döneminin kız çocuklarını, diri diri toprağa gömen bir asrı, bir zamanı asla yaşamak istemiyoruz. Bugün de benzeri var mı? Bazı toplumlarda ne yazık ki var ama bunu yaşamak istemiyoruz, yaşamayacağız ve yaşatmayacağız. Hamdolsun bizim inancımızın da kültürümüzün de özünde böyle bir ayrımcılık yoktur. Elbette cinsiyetinden bağımsız olarak nasıl her insanın farklı özellikleri, farklı sınırları, farklı kabiliyetleri varsa, aynı durum erkek ile kadın arasında ve kadınların kendi arasında da mevcuttur."

Temel haklar dışında insanların tamamını tornadan çıkmış gibi tek bir ölçü ile değerlendirmenin, eşitlikçi değil, zorba, faşizan, sapkın bir yaklaşım olacağını belirten Erdoğan, "İnsanın maalesef zalim bir tarafı olduğunu kabul etmek durumundayız. Tarih boyunca olduğu gibi bugün de çeşitli saiklerle ve yöntemlerle insanın insana yaptığı ve tasvibi mümkün olmayan zulümlere şahit oluyoruz. Bu konuda her gün dünyanın dört bir yanından gelen pek çok haberlerle, görüntüyle karşılaşıyoruz." ifadelerini kullandı.

Kökeninden, inancından, konumundan dolayı ezilen, horlanan, dövülen, sürülen hatta öldürülen milyonlarca insanın yürekleri yakan trajedisi karşısında üzüntülü olduklarını kaydeden Erdoğan, "Elbette bu kötü manzaradan kadınlar nasibini alıyor. Tabii afetlerden savaşlara, kıtlıklardan toplumsal kargaşalara kadar her krizin en ağır faturasını çocuklarıyla birlikte kadınlar ödüyor." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'de uzun yıllardır süren insani krizin yol açtığı yıkıntılara bakıldığında, altında çoğunlukla kadınların ve çocukların görüldüğünü ifade ederek, şöyle devam etti:

"Evlerinden edilen insanların sığındığı kamplarda aynı manzarayı göreceksiniz. Sınırlarımız içinde yaşayan Suriyeli kardeşlerimizin büyük bir bölümü yine kadınlar ve çocuklardan oluşuyor. İdlib'de bunları görmedik mi? Bütün bunları görürken, bizim yüreklerimiz dağlanırken, insanlık buna karşı maalesef sessiz kalıyor. Avrupa'ya gitme umuduyla, kara ve deniz sınırlarına yığılan mülteciler arasında en çok sıkıntıyı kadınlar ve yavruları çekmiyor mu? Hatta o botları Yunan askerleri şişlemek suretiyle, Ege'nin o azgın dalgalarına bırakırken, anneler ve çocuklar orada ölümle baş başa bir mücadeleyi vermiyor mu?

Peki, Batı bütün bunlar karşısında ne yapıyor? Batı'nın bütün bunlar karşısında acaba yüreği yanıyor mu? Hayır. Sesi çıkıyor mu? Hayır. Bu tablo karşısında yüreği yanmayanın, kalbi titremeyenin, zihni karıncalanmayanın insanlığından şüphe etmek gerekir. Ben şüphe ediyorum. Maalesef karşımızda sadece kendi konforunu, kendi refahını korumak adına bu manzaraya sırtını dönen koskocaman bir dünya vardır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 8 Mart'ın kadınlara özel bir gün haline gelmesinin hikayesini herkesin bildiğini dile getirerek, "Yaklaşık 1,5 asır önce, ABD'de yaşanan bir grev sırasında hayatını kaybeden kadın işçiler anısına 1977 yılında o günden bugüne başlatılan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamaları elbette önemlidir. Kadınların sorunlarına dikkat çekmeyi gaye edinen bugünün, günümüzdeki yaşanan krizler için de bir hassasiyet olmasını dilerdim. Ancak Suriye'de 9 yıldır süren insani krizde hayatını kaybeden 1 milyona yakın insandan çok önemli bir bölümü kadın ve çocuk olduğu halde, bu konuya kimsenin güçlü bir şekilde dikkati çektiğini görmedik, duymadık, bilmiyoruz. İşin içindeyim, ne olduğunu, ne bittiğini gayet iyi biliyorum. Ama ne yazık ki hiç bir ülkenin bu konuda hassasiyeti yok. Sadece laf laf laf... Başka bir şey yok." şeklinde konuştu.

Avrupa kapılarına dayanan yüz binlerce insan içindeki kadınlara yapılan eziyetleri, önlerine dikilen tel örgüleri, dövülerek hatta vurularak geri gönderilme çabalarını kimsenin kınadığını da işitmediğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"O 3-5 yaşındaki yavruları görüyorsunuz. Yunanistan sınırına giderken, tarlalar içinde ekranlarda izlemişsinizdir. Düşe kalka o 3 yaşındaki yavrunun nasıl sınıra doğru yürüdüğünü herhalde izlemişsinizdir. Ben, torunuma da onu gösterdim. Bak dedim senin gibi, düşüyor, kalkıyor. Niye biliyor musun dedim? O kötü amcalardan kurtulmak için. Ortada böyle bir zulüm var. O da bana soruyor. 'Bunlar kötü amcalar mı?' Evet oğlum, bunlar kötü amcalar. Bunu yaptılar. İnanın ellerinden gelse, onları bile süngülerler. Bunlarda vicdan yok, bunlarda insaf yok, bunlarda insanlıktan nasibini almak yok."

Yunanistan'a seslenen Erdoğan, "Ey Yunanistan, bu insanlar sende gelip kalmayacak. Senden gelip geçecek ve Avrupa'nın bir başka ülkesine geçecek. Niye rahatsız oluyorsun? Biz size dedik. Bak bu böyle giderse, biz bu kapıları açacağız. Siz inanmadınız. Ey Yunanistan, şimdi sana da sesleniyorum. Sen de kapılarını aç ki açtılar, bu yükten kurtul. Gitsinler Avrupa'nın diğer ülkelerine. Başka bu işin çıkışı yok. Adil bir yük paylaşımı diyorsak, bu adil yük paylaşımına biz de ortak arıyoruz. Şu anda bizde hala 3,5 milyon mülteci var." dedi.

Terör örgütünün katlettiği kadınları, çocuk yaşta ailelerinden kopartarak, her türlü istismarı yaptığı ve ölüme sürdüğü kız çocuklarını görmeyenlerin 8 Mart kutlaması yapmasının da riyakarlıktan öte bir durum olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Diyarbakır'da HDP'nin kapısı önünde gözleri yaşlı annelerin 6 ayı aşkın bir zamandır dağa kaçırılan yavrularını beklemelerini acaba dünya kadınlar gününü kutlayanlar, gelip de oralarda bu anneleri ziyaret ettiler mi? Etmediler. Onlar da edecek zaten yüz de yok. Onların etmelerinin de bazı şartları var. Hep onlar, o şartların oluşmasını beklerler. Şu anda peyderpey 11, 12, 13 kaçıp annelerine, babalarına kavuşanlar oluyor. Aynı şekilde Filistin'de kendi evlerini ve topraklarını savunan kadınların üzerine buldozerler süren, sokakta yürüyen kız çocuklarını kurşunlayan, her fırsatta masum insanların üzerine dipçikle köpekle gazla saldıranları görmezden gelen bir dünya için söylenecek söz bulmakta zorlanıyoruz. İsrail aynısını orada yapmıyor mu? Aynısını yapıyor. O anneleri yerlerde nasıl sürüklediğini görmüyor muyuz? Onları yavrularına sarılayım derken, onları yerlerde nasıl sürüklediklerini görmüyor muyuz? Ama ne diyorlar. 'İsrail'e bu kadar acaba sizler ifadelerde bulunursanız bu ilişkiler noktasında pek hayra alamet olmaz' Biz şu anda hakla beraberiz, batılla değil. Bunu bir defa iyi ayırt etmemiz lazım."

"Kadın bedenini şatafatlı ambalajlar altında köle ticaretinden daha beter bir şekilde metalaştıranların, 8 Mart'ı da aynı amaçla kullanmasındaki ironiyi de sizlerin takdirine bırakıyorum." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ağızlarından kadın haklarını düşürmeyenlerin, inançlarına uygun şekilde giyinmek, yaşamak isteyen kadınlara hayat hakkı tanınmaması karşısında sergiledikleri suskunluğu da bu tabloya ilave etmemiz gerekiyor. Kadını insandan bağımsız müstakil bir varlık olarak konumlandırma çabalarının vardığı yer işte burasıdır. Ne zaman ki 8 Mart'ı sadece belirli bir kesimin değil, tüm kadınların meselelerinin konuşulduğu bir tarih haline getirirsek işte o zaman gerçek kadınlar gününe dünyada kavuşmuş olacağız."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tarihe kadar 8 Mart'ta söylenen her şeyin eksik, yapılan her şeyin de sonuçsuz kalacağını dile getirerek, "Biz kendi adımıza, insan ve kadın meselesini medeniyetimizin ve kültürümüzün işaret ettiği eşrefi mahlukat yani yaratılmışların en şereflisi sınırları içinde konuşmaya, tartışmaya devam edeceğiz." dedi.

Erdoğan, "Yaradılanı severiz yaradandan ötürü" anlayışıyla uygulamadaki aksaklıkları gidererek, eksiklikleri tamamlayarak, yanlışları düzelterek, erkek, kadın tüm insanlık için en hayırlı olanı aramayı sürdüreceklerini ifade etti.

"AİLE YAPIMIZI KORUMAYA ÖZEL ÖNEM VERDİK"

"Birliğimizi beraberliğimizi, kardeşliğimizi hiç kimse parçalayamayacaktır, bölemeyecektir ve yolumuza da emin adımlarla yürüyeceğiz." diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Başbakanlığım ve Cumhurbaşkanlığım döneminde ülkemizde gerçekleştirdiğimiz reformlar arasında kadınlarımızın meselelerinin çözümüyle ilgili olanlar çok önemli bir yer tutar. Anayasamızdan kanunlara kadar tüm mevzuatımızda kadınların haklarını korumaya, ayrımcı uygulamaları ortadan kaldırmaya yönelik çok ciddi düzenlemeler yaptık. Bu çerçevede aile yapımızı korumaya özel önem verdik. Aile yapımıza yönelik en büyük tehditlerden biri olarak gördüğümüz kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda etkin tedbirler aldık. Bu tedbirlerin istismarını engelleyecek ve gerekiyorsa asıl amacın gerçekleşmesine yönelik ilave adımlar atacağız."

“İSTİHDAMDAKİ KADIN ORANI 2002'DEN 2019'A KADAR YÜZDE 45'E YAKIN ARTARAK 9 MİLYON SINIRINA DAYANMIŞTIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların iş hayatında giderek daha fazla yer almasının Türkiye'yi zayıflatan değil, tam tersine güçlendiren bir gelişme olduğunu söyledi.

İstihdamdaki kadın oranlarında yaşanan değişime dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"İstihdamdaki kadın oranı 2002'den 2019'a kadar yüzde 45'e yakın artarak 9 milyon sınırına dayanmıştır. Böylece kadınların iş gücüne katılma oranı yüzde 27,9'dan yüzde 34,9'a, toplam istihdamdaki kadın oranı yüzde 25,3'ten yüzde 28,8'e yükselmiştir. Ailedeki sorumluluklarını yerine getirerek iş hayatında yer almak isteyen kadınlarımız için de doğum izinlerinden kreşlere kadar her alanda gereken düzenlemeleri yaptık. Eğitim öğretimde hamdolsun kız çocuklarımızla erkek çocuklarımız arasında hiçbir fark kalmadı. Siyasal hayata ve karar alma mekanizmalarına katılım konusunda da cumhuriyet tarihimizin en üst seviyesine ulaştık. Meclisimizdeki 600 milletvekilimizden 104'ünün kadınlardan oluşması yeterli değilse de önemli bir orandır."

Önümüzdeki dönemde de "mutlu kadın, uyumlu aile, müreffeh toplum" hedefi doğrultusunda çalışmayı sürdüreceklerin belirten Erdoğan, aile merkezli kadın ve erkek açısından adil ve uyumlu bir toplum yapısını geleceğin teminatı olarak gördüğünü ifade etti.

Erdoğan, sürdürülebilir kalkınmanın yolunun buradan geçtiğini dile getirerek, "Milletimizi kadınıyla erkeğiyle bir bütün olarak büyük ve güçlü Türkiye hedefimize ulaştıracağız. Bu konuda desteğinizi bekliyoruz. Aksi takdirde kadın elinin değmediği her iş gibi bu gayretimizde eksik kalır, aksar, hedefine ulaşmaz. Türkiye'nin kadınlarına güvendiğimiz için sürekli hedef büyütüyor, mücadele çıtasını yükseltiyoruz." dedi.

BAKAN SELÇUK, “İSTİYORUZ Kİ KAHRAMAN KADINLARIN SAYISI HER GEÇEN GÜN ARTSIN”

Programda konuşan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk Türkiye'nin duruşunun ve hayata geçirdiği her politikanın sadece Türkiye'ye değil, mazlum coğrafyaya da umut olduğunu dile getirdi. Selçuk, "İşte bu yüzden Afganistan'da, Myanmar'da, Afrika'da, Bosna'da, Suriye'de ve Filistin'de ülkemiz için, mazlumların sesi olan liderimiz için her an dualar edilmekte. Bu coğrafya, geçmişten günümüze, bu duaların ne demek olduğunu gerçekten anlayanlar, şehitler tepesinin boş olmadığını ve boş kalmayacağını bilenler sayesinde vatan vasfını kazanıyor." dedi.

Türkiye'yi daha müreffeh yarınlara kavuşturmak için SİHA ve İHA'ları üreten mühendislerin, hakkı ve adaleti savunan hukukçuların, kalemiyle mücadele eden yazar ve gazetecilerin, muasır medeniyet seviyesinin üzerinde nesiller yetiştirmeye çabalayan öğretmen ve akademisyenlerin, Mehmetçikleri tedavi eden doktorların, müsabakalarda Türk bayrağını dalgalandıran sporcuların, Türkiye'nin büyümesi için alın teri döken işçilerin ve kalkınması için yatırım yapan iş insanlarının önemli bir kısmını kadınların oluşturduğunu anlatan Bakan Selçuk, "İstiyoruz ki bu kahraman kadınlarımızın sayısı her geçen gün artsın." diye konuştu.

"KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE HEP BERABER MÜCADELE ETMEYİ HEDEFLİYORUZ"

Bakan Zehra Zümrüt Selçuk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 18 yıl boyunca kadına ve aileye verdiği değer doğrultusunda kadınların haklarını korumak ve sosyo-ekonomik statülerini yükseltmek için ortaya koyduğu vizyon ve irade sayesinde eğitimden sağlığa, sanattan spora, medyadan sivil topluma, ekonomiden siyasete, kadınların hayatın her alanında ve Türkiye'yi her anlamda daha ileri noktalara taşımaya hazır olduğunu belirtti.

"Mutlu ve üretken birey, huzurlu ve uyumlu aile, müreffeh toplum" perspektifi doğrultusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan öncülüğünde Mercan Seferberliği'nin başlatıldığını hatırlatan Bakan Selçuk, şunları söyledi:

"Nasıl mercanlar, okyanusların akciğerleri ise kadınlar da yeryüzü atlasının mercanları aslında. Yani hayatın kaynağı, insanlığın akciğerleri, yaşamı imar eden varlıklar kadınlar. Mercan Seferberliği ile toplumun yarısı olan kadınlarımıza kendi başarı hikayelerini yazabilmeleri için fırsatlar sunmayı, annelik rolünü güçlendirecek politikalar geliştirmeyi ve aile-iş yaşamı dengesini kurmalarını kolaylaştırmayı, karar alma mekanizmalarında daha fazla yer almalarını sağlamayı, sosyo-ekonomik açıdan güçlenmelerini desteklemeyi, kadının ve erkeğin birbirinin rakibi değil, refiki olduğu bir anlayışla hareket etmeyi ve kadına yönelik şiddetle hep beraber mücadele etmeyi hedefliyoruz."

Bakan Selçuk, konuşmasını "Türkiye'nin cesur ve yiğit kadınlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor, kahraman gazilerimizden Allah gani gani razı olsun diyorum. Kadınların, toplumun yarısını oluşturduğunun bilinciyle, birlik ve beraberliğimizin daim olması duasıyla bir gün değil her gün 'yarım kalmayalım' diyorum." ifadeleri ile tamamladı.

Yorumlar (0)
13°
parçalı az bulutlu